Devasa dağlar arasındaki ovalara ve körfezlere serpiştirilmiş yerleşim yerleriyle Karadağ, diğer adıyla Montenegro henüz 2006 yılında tam bağımsızlığa kavuşmasıyla Avrupa’nın en genç ülkelerinden biri. Tarihinden dolayı Osmanlı kültürü esintilerine sahip olması ve Türkiye gibi deniz kenarında yer almasıyla çok farklı beklentiler beslemediğim Karadağ, yeşilliklerle donanmış sakin coğrafyası ve mutlu halkıyla gördüğüm en güzel yerler listesine girdi bile.
Ulaşım
Ülkeye uçak ile ulaşım iki farklı havaalanından yapılıyor: Tivat ve Podgorica. Tivat Havaalanı Kotor’a çok yakın ancak İstanbul’dan direkt uçuş yok. İstanbul’dan THY uçuşuyla yaklaşık 2 saatte Podgorica Havaalanı’na vardık. Bu şehir ülkenin başkenti, buraya inenler taksiyle, shuttle’la ya da öncelikle Podgorica otogarına ulaşıp oradan otobüsle Kotor’a ya da Budva’ya geçiş yapıyor. Shuttle için önden rezervasyon yapılması gerek diye okudum. Otobüs içinse havaalanından otobüs durağına 12 euro kadar tutuyor, oradan da Kotor otobüslerine binilebilir, kişi başı fiyatı 6 euro.
Ryanair shuttle’ları için önden rezervasyon yaptırmak gerektiğini okumuştuk, ancak bizim ulaşım yöntemimiz taksiyle oldu. Havaalanı kapısından çıkmadan bizi Royal Taxi standı karşıladı. Ücret olarak pazarlık mümkün. Karadağ’ın her yerinde mutlaka aracın kenarında numarası olan taksileri tercih etmemiz yönünde bir tavsiye almıştık, bu sebeple havaalanı taksisi olan Royal Taxi’ye yöneldik. Bizimle aynı uçuşla gelmiş ve Budva’ya geçecek olan Türk çiftle beraber ücretleri ikiye bölerek kendi payımıza düşen 35 euro ile taksiyle ulaşımı tercih ettik, taksi öncelikle Budva’ya, sonrasında Kotor’a geçti. Yolculuk yaklaşık 1 saat sürdü. Nereye gideceğinizi ve ne kadar ödeyeceğinizi standdaki kişiyle kesinleştirmeden yola çıkmamak iyi olacaktır çünkü taksiciler genelde İngilizce bilmiyor.
6 günlük tatilimiz için konaklama yeri olarak Kotor’u seçtik ki her yönüyle verdiğimiz en iyi kararmış (bkz. Konaklama). Küçük yüz ölçümüyle Karadağ’ın görmeye değer her yerine otobüs ya da tur ile ulaşım sağlamak mümkün. Kotor’dan Budva tek otobüsle sadece 45 dakika.

Prčanj, Montenegro
Konaklama
Gittiğimiz yerlerde genellikle oranın yerli imkanlarını deneyimleme arayışımız var bu yüzden merkezde kalmıyoruz. Kotor Körfezi’nin iki kıyısı var, Old Town ve turistlerin konaklama için en çok tercih ettiği Dobrota kıyısının tam karşısındaki kıyıda yer alan Prčanj’da (Pırçan diye okunuyor) kaldık. Kıyının tam kenarında dağla denizi birleştiren deniz manzarasına sahip bir apart seçtik. Lanterna adlı bu apartı Airbnb’den bulduk.
Lanterna Apartments, Montenegro
Bulunduğumuz bölgeden Old Town merkeze yürümek 40 dakika, apartın hemen yanında evde yemek yapmayı tercih edenler için bir mini market ve 2 dakika yürüme mesafesi uzaklığında kahvaltı ve deniz ürünleri için bir restoran var. Apartın hemen önündeki yoldan saat başı merkeze otobüs geçiyor.
Konaklama için Kotor Körfezi tarafını seçmek, yani ana konaklama yerimizi Budva planlamamak verdiğimiz açık ara en iyi karar oldu. Sabahları devasa dağlara ve masmavi denize uyanmak, merkeze yeşillikler ve mavilikler arasından yürümek; yolda, süpermarkette açtıkları şarkılarla dans eden, birbirleriyle keyifle sohbet eden Kotorlularla yaşadığımız bu deneyim çok keyifliydi. Budva’nın bu minvalde biraz fazla turistikleşmiş ve çarpık yapılaşmasıyla göze hitap etmeyen bir bölge olduğunu söyleyebilirim (bkz: Gezilecek Yerler: Budva).
Gezilecek Yerler
Kotor ve Karadağ’ı her yönüyle gezmek için 4 gün yeterli. Biz 6 gece kaldık.

Old Town, Kotor
Old Town
1979 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Kotor merkez genel olarak çok küçük bir bölge. Old Town’da sıra sıra hediyelikçi dükkanlar, takı dükkanları ve cafeler var. Hediyelikçilerde ve etrafta bolca kedi ve kedi figürlü hediyeler, kedilere adanmış bir meydan, hatta bir Kedi Müzesi görebilirsiniz: Tarihi Kotor kenti yüzyıllardan beri bir ticaret merkezi konumundaymış. Bu deniz ticareti sürecinde en popüler limanlardan biri olan Kotor Limanı’na gemilerle getirilen ve geride bırakılan pek çok cins kedi, bugün bu kentin yoğun kedi popülasyonunu oluşturuyor.
Old Town’un girişinde bir Turist Bilgilendirme Merkezi var, buradan bir harita edinerek ana kapıdan giriş yaptık. Ana kapı sizi bir saat kulesiyle karşılıyor. Aynı meydanda İtalya’nın ünlü Murano camının kullanıldığı çok çeşitli takı dizaynları da yapan, pek çok yerli sanatçı tarafından el işçiliğiyle yapılmış takılar sunan Gallery Sea Cloud benim vakit geçirmekten en çok keyif aldığım dükkan oldu. Bunun dışında sıra sıra dükkanları gezmek, sokaklarında dolanmak ve yüzyılların yaşanmışlığını deneyimlemek tarihseverler için çok keyifli bir aktivite olabilir. Old Town’un küçüklüğü dolayısıyla tüm bunları yapmak için bir gün yeterli.
Kotor Kalesi
Kotor Kalesi
Tüm kenti ve körfezin iki yakasını ayaklar altına alan, mavinin, yeşilin her tonunu bir araya getiren tarihi sembol Kotor Kalesi’ne yine Old Town’un içerisinden çıkılıyor. Birden fazla çıkışı var, merdivenleri tırmanmaya nereden başlarsanız başlayın bir noktadan sonra sizi bir kulübe karşılıyor. Kaleyi tırmanış ücreti olan 7 euro’yu buraya ödeyerek tırmanışa başlıyorsunuz.
Yaz dönemi bu geziyi öğleden önce yapılması sıcağa kalmamak için önemli. Yaklaşık 1350 merdiveni sağlam bir spor ayakkabı ya da bir outdoor sandaletle tırmanmanızı tavsiye ederim. Ödeme noktasında bize çıkışın yarım saat süreceği söylendi ancak özellikle tırmanış uzayabilir. Yol boyunca su satış noktaları var. Biz Kotor bayrağının asılı olduğu zirve noktasına kadar çıktık, hatta oradan bir tık daha yol uzuyor, oraya kadar binbir güçlükle ulaştık. Manzaraya baktığınızda çerçevenin sağ altında kalan Old Town ve önüne uzanan körfez manzarası, tüm yorgunluğu unutturacak güzellikte.
Kayaların Leydisi
Tekne Turu: Kayaların Leydisi (Our Lady of the Rocks) ve Perast
Kotor Old Town’un tam karşısındaki sahilden tekne turları var. Hemen hemen hepsinin rotası aynı, en popüler rota ise Kayaların Leydisi ve Perast turu. Bu tur 2.5 saat sürüyor ve bazı tur şirketleri sizi hızlı feribotla götürürken bazıları normal tekne. Hava iyi değilse hızlı feribotu önermem.
Kayaların Leydisi tıpkı Kız Kulesi gibi insan işçiliğiyle körfezin ortasına inşa edilmiş bir kilise. Daha önceki inşa süreci başarısız olmuş ancak ikinci seferde bu el yapımı adacığı ayağa kaldırmayı başarmışlar.
Kayaların Leydisi
Hemen karşısında sizi ufak kasaba Perast karşılıyor. Mevsimine göre bu bölgede denize girmek mümkün. Bunun dışında bir kilise, hediyelikçi dükkanlar ve cafeler bulunduran Perast, maksimum 1.5 saatte her yönüyle gezilebilecek bir bölge.
Black Lake, Durmitor Ulusal Parkı
Kuzey Karadağ
Karadağ’ın UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş diğer bölgesi Durmitor, doğa severleri Karadağ’ın kuzeyini günübirlik de olsa ziyaret etmeye ikna edecek güzellikte. Bu bölgede aynı zamanda konaklama bölgeleri var, ancak halihazırda Kotor’da kalanlar için buraya varmak araç kiralamayla ya da turlarla mümkün.
Yaptığımız araştırmalar doğrultusunda bu bölgeye 360 Monte ile gitmeye karar verdik. “North Montenegro – Durmitor, Tara & Ostrog” isimli bu turda Durmitor bölgesi turun sadece bir parçası. Kahvaltı ve öğle yemeği için toplamda 9 farklı yerin ziyaret edildiği tur toplamda 13 saat – yani upuzun ve dopdolu bir gün sizi bekliyor!
360 Monte size 13 saatte tüm Kuzey Karadağ’ı gezdirmeye kararlı, bu yüzden tur tüm detaylarıyla planlanmış. Sabah 07:10’da Kotor merkezden kalkan minibüsle yolculuğa başladık. Öncelikle Kotor Körfezi’nin sonunda yer alan Perast bölgesinde durarak Kayaların Leydisi manzarasını izledik.
Our Lady of the Rocks, Perast
Ardından rotayı Risan bölgesine çevirdik ve buradan Boka Körfezi’ni görmek üzere durduk. Tüm körfez ayaklar altında ve kesinlikle kartpostallık bir manzaraya sahip.
Boka Bay, Risan
Nikšić’te kahvaltı yaptıktan sonra, Đurđevića Tara Köprüsü’ne geldik. Bu tarihi köprü üzerindeki manzara tam anlamıyla çocukken çizdiğimiz dağların arasındaki ev ve nehir görüntüsü. Bu iki dağ arasında aynı zamanda zip-line aktivitesi mevcut, adrenalin severler için böylesine bir manzaranın üzerinde bu deneyimi yaşamak bu turun olmazsa olmazı.
Đurđevića Tara Bridge, Žabljak
Gelelim dört gözle beklediğimiz Durmitor Ulusal Parkı’na. Žabljak’a vardık ve çok geçmeden ulusal parkın kapısında durduk. Burada hava durumuna göre Black Lake’te yüzme imkanınız var. Ben bunun hayaliyle gitmiştim ancak Kuzey Karadağ’da Haziran ayı genellikle yüzmek için fazla serin oluyor. Bu sebeple uzun ağaçların, yeşilliklerin ve kuş cıvıltılarının eşlik ettiği 15 dakikalık yürüyüş parkurunun sonunda vardığımız Black Lake, etrafındaki dağlara dizilmiş ağaçları ve yeşilin binbir tonuyla harika bir manzara sunuyor.
Durmitor Ulusal Parkı
Bu noktadan sonra tur çok yorucu bir hal almaya başladı bu yüzden bu tur gününün öncesi iyi uyumak çok önemli. Ülke dağlardan ibaret olduğu için gidilen yollar kesintisiz viraj, görülen manzaralar bu yorgunluğa değse de saatler süren bu sallantı insanı yoruyor. Žabljak civarında yediğimiz öğle yemeğinin ardından Ostrog Manastırı’na doğru yola koyulduk.
Nikšić bölgesinde konumlanmış Ostrog, bir dağın tepesine inşa edilmiş bir Sırp Ortodox Kilisesi’ne ait bir manastır. Balkanlarda en çok ziyaret edilen kutsal tapınaklardan biri olarak geçiyor. Yaklaşık bir saatlik virajlı dağ tırmanışının ardından varılan bu yapının bize göre en ilginç özelliği ise eski zamanların en ünlü şifacısı Aziz Basil’in cansız bedenini misafir ediyor olması. Doktorların ve geleneksel tıbbın iyileştiremediği her vakayı mucizevi şekilde iyileştirmesiyle ünlü Aziz Basil’i zamanında dünyanın her yerinden ziyaret eden insanlar ve hikayeleri, şu an Aziz Basil’i ziyaret edenler için bu manastırı bu kadar özel yapan şeylerden biri.
Ostrog Manastırı, Nikšić
Daha ilginci ise, Aziz Basil’in ölümünden sonra toprağa gömülen bedeninin uzunca bir süre çürümemiş olması. Tesadüfen ortaya çıkan bu gerçeğin ardından bugün Aziz Basil, Manastır’a ait bir odada, kapaksız tahta bir tabutun içerisinde yatmaya devam ediyor. Üstünde bir kumaş örtülü ve başında her daim bir keşiş var. Bu keşiş asla konuşmuyor ve kimseyle göz teması kurmuyor. Öyle ki biz canlı olduğunu anlamadık, balmumu figürü sandık başta. Bu odayı ziyaret etmek ve Aziz Basil’i görmek mümkün ancak bu odada fotoğraf çekmek kesinlikle yasak.
Biz manastıra çıkarken hava hafifçe kararmaya başlamış ve inanılmaz bir sis çökmüştü. Manastırdan dışarı baktığımızda Bjelopavlići Ovası manzarasını yoğun sis nedeniyle göremedik ancak her yönüyle çok gizemli bir atmosferdi, hakkında yeni öğrendiğimiz tüm bilgilerle Aziz Basil’i görmek, manastırı gezmek çok ilginç bir deneyim oldu bizim için.
Budva
Budva
Burası kesinlikle Karadağ’ın en güzel bölgesi değil. Şehrin her kıyısında denize girilebiliyor, bunun yanında daha çok turizme adanmış, çarpık bir yapılaşma hakim. Güzel olan tek kısmı denizleri. Kotor’un Old Town’u Budva’nınkinden daha gezmeye değer. Deniz imkanı sayesinde konaklama konusunda Kotor’dan daha popüler bir destinasyon olsa da ben bunu önermem.
Old Town, Budva
Bunun yanında burada bölgenin esnafı dahil hemen hemen herkes Türk. Yani farklı bir kültürü deneyimliyormuş duygusu pek yaşayamıyorsunuz. Günübirlik geldiğimiz Budva’da 4 saat kalabildik, trafik ve kalabalığının yanı sıra Old Town’daki mekanları anlamsız derecede pahalı. Öğleden sonra çok sevdiğimiz Kotor’a geri döndük.
Yeme – İçme
Glutene alerjim olduğu için ve sağlıksal sebeplerle uzun zamandır şeker tüketmediğimden Kotor’da zorlanacağımı düşünmüştüm. Okuduğum bloglar da restoran çalışanların gluten konusunda pek bilgili olmadığı yönündeydi, ancak hiç öyle olmadı. Gittiğimiz hemen yer mekanda yemeğim, azami hassasiyetle hazırlandı. Herkes çok ilgili ve yardımseverdi.
Konoba Boka Bay, Prčanj
Dojmi: Old Town’un ana kapısının hemen yanında yer alan bu yer etrafı izlerken serin bir şeyler içmek için güzel bir cafe.
Konoba Boka Bay: Güler yüzlü ve ilgili personeliyle, manzarasıyla en sevdiğimiz yerlerden biri oldu. Kaldığımız aparta 1 dakika yürüme mesafesinde olan Konoba Boka Bay’de oturulan yer denizin üzerine kurulmuş bir iskele. Muhteşem deniz ve dağ manzarası eşliğinde birbirinden güzel deniz tatları deneyimleyebilirsiniz. Bu kadar güzel konuma ve hizmete rağmen fiyatlar ortalama. Biz kahvaltı için de burayı tercih etmiştik.
Ladovina Restaurant
Ladovina: Doğum günüm için tercih ettiğimiz, kalbimizi bıraktığımız yer. Yeşillikler içerisinde yer alan şık dekorasyonlu bu restoranla doğum günümden önce görüşmek istedim. Gluten hassasiyetimi duyan personel doğrudan şefi benimle görüştürdü ve şef o kadar ilgiliydi ki menüdeki her yemekle ilgili bilgi verdi, bana herhangi bir şeyi bana özel hazırlayabileceğini söyledi. Her tabak çok özenliydi. İlk gittiğimiz gün balık çorbası ile ahtapot salatası, doğum günümde karides ve balık yedik. Hayatımın en eşsiz anılarının bir parçası, en sevdiğim yerlerden bir diğeri oldu.
Lav: Old Town’un ana kapısından çıkıp sağa doğru bir 5 dakika kadar yürüyünce karşımıza çıkan bu yer bizim kahve ve salata spotumuz oldu. Özellikle biftekli salataları çok doyurucu.
Luna Rossa: Buraya bir blog tavsiyesi üzerine yüksek beklentilerle gitmiştik. Gluten hassasiyeti konusunda bilgililer, biftekli salata sipariş ettik. Porsiyonlar çok küçüktü, personel tutumu ortalamaydı.
Perper: Burayla ilgili güzel şeyler söylemek isterdim çünkü keşfettiğimiz ilk yer. Old Town’un tam ortasında kalıyor. Soda veya kahve durağımız olduğundan yemekleri hakkında bir bilgim yok. Personel tutumu zayıftı, bir daha uğramak istemedik.
Žabljak
Son Söz
Kotor hala her köşesiyle rüyalarıma giren, bütçe dostu, stres düşmanı, cennet gibi bir yer. Şehir keşmekeşinden kaçmak isteyen, biraz nefes almak, dünyanın güzelliklerini uygun bir bütçeyle deneyimlemek isteyenler için birebir. Tarifsiz doğası, samimi kültürü, lezzetli ve sağlıklı yemekleri, dört mevsime hitap eden, kısa sürede gezilebilen kompakt coğrafyasıyla bizim için tekrar gidilecek yerlerden biri oldu.
💚💙